
Bir Annenin Hikayesi: Kırılan Kalpler, Affedişler ve Nesiller Arası Sevgi
- Selly D
- 31 Eki
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Kas
Geçmiş, şimdi ve gelecek… Birbiriyle iç içe geçmiş bir yapbozun parçaları.
Annen, baban, çocukluğun ve çocuğun…
Birbirine aktarılmış hikayeler, travmalar, yaşanmışlıklar ve anlatılmayanlar.
Hayatın bir noktasında bu duygular insanı ele geçiriyor.
Gerçekten sevildik mi?
Sevilmek için kendimizden neleri feda ettik?
Ailelerimiz bizi severken nelerden vazgeçti?
En çok ne yaraladı bizi?
Ve en çok hangi anın içinde mutluyduk?
İnsan, evlat olmanın ne demek olduğunu kendi çocuğu olunca daha iyi anlıyor.
Her nesil, kendinden önceki nesli iyileştirmeye çalışırken, bir yanını hep kanatmıyor mu?
Geçen gün kızımın kalbini kırdım.
Onu üzdüm çünkü ben de artık tahammül sınırımı aşmıştım.
Sabretmek, anlayış göstermek bir yere kadar götürüyor insanı.
O gün dayanamadım, kırdım onu , ağlayarak uyudu babasıyla .
Ertesi gün ona sevdiği tatlıdan aldım, sarıldım ve özür diledim; barıştık.
O da diledi, çünkü henüz dört yaşındaydı.
Hayatta o da zorlanıyordu; küçük bedeniyle büyük duyguları ifade etmeye çalışıyordu.
Ama önemli olan, o anı da birlikte yaşayabilmekti.
Peki biz?
Ağladığımız kaç gecenin sabahında gönlümüz alındı?
Kalbimiz kırıldığında, haklıyken susturulduğumuzda, kim telafi etti bizi?
Ailelerimize kızarken, onların çocukluğunu hiç düşündük mü?
Benim annem okuyamamış.
Erkek kardeşlerinin arasında hem ablalık hem annelik yapmış.
Çocukluğunu yaşayamadan genç kız olmuş, sonra yetişkin.
Kendi çocuklarını da bildiği tek şekilde büyütmüş; bazen fazla, bazen eksik… ama hep içtenlikle.
Okuduğum bir söz, anneliğe ve hataya bakışımı değiştirdi:
“Annenin ve senin çocukluğun el ele tutuşsa, onu affedebilir miydin?”
Peki ya siz?
Annenizi, ailenizi affedebildiniz mi?

Yorumlar